Anasayfa   Başkonsolosluk Hakkında   Çin-Türk İlişkileri   Konsolosluk Hizmetleri   Ekonomik-Ticari İlişkiler   Çin Hakkında   Başkonsolosluğun Sorumlu Bölgeleriyle İlgili   İstanbul'a Gelmek İçin Bilmek Gerekenler 
   Ana Sayfa > Haberler
 
Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Basın Toplantısı 20.06.2020, Urumçi
2020-06-29 16:14

Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi yetkilileri basın toplantısı düzenleyerek, ABD'de sözde "2020 Yılı Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası"nı değerlendirdi.

1. Son günlerde, ABD'de sözde "2020 Yılı Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası" onaylandı. Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin buna karşı yorumları nedir?

Cevap: ABD, Çin tarafının şiddetle karşı çıkmasını görmezlikten gelerek, dünya kamuoyunu hiçe sayarak, ısrarla oluşturduğu sözde "2020 Yılı Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası" aracılığıyla, Xinjiang'daki terörle mücadele ve aşırıcılık giderme tedbirlerini ayrıca insan haklarını keyfice karalıyor ve nedensiz bir şekilde suçluyor, ciddi bir şekilde uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkilerin temel prensiplerini ihlal ediyor, Çin'in içişlerine kaba bir şekilde müdahale ediyor, Xinjiang halkının kalplerinde derin yaralar açmış oluyor. Buna karşın, Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'ndeki halk, bu durumu şiddetle kınıyor ve kesinlikle reddediyor!

Xinjiang'da yaşanan sorun hiçbir zaman insan hakları, etnik gruplar veya dini sorunları ilgilenmedi, burada yaşanan sorun; şiddet, terör ve bölücülük sorunudur. Terörizm ve aşırıcılıktan büyük zarar gören Xinjiang Bölgesi'nde, ciddi durumlara karşı kararlı ve yasal bir şekilde teröre darbe indirildi ve aşırıcılık giderme tedbirleri alındı, etkin bir şekilde şiddet ve terör olaylarının meydana gelmesi önlendi, halkın yaşama hakkı ve kalkınma hakkı gibi temel insan hakları korundu. Alınan tedbirler uluslararası camiadan olumlu olarak değerlendiriliyor, uluslararası terörle mücadele çalışmalarına da önemli katkılarda bulunuyor.

Xinjiang Bölgesi'nde üst üste 3 yıldan uzun bir süredir hiçbir şiddet ve terör olayı meydana gelmedi, aşırıcılığın etkin bir şekilde önüne geçildi, toplumsal istikrar net bir şekilde iyileşti, halkın kazanım, mutluluk ve güven duygusu belli bir şekilde artırıldı. Fakat ABD, bu trende karşı gelerek, sözde "yasa" ile açık bir şekilde terörizm ve aşırıcılığı koruma altına alıyor, bu üç güç (terörizm, aşırıcılık, bölücülüki) için destek veriyor. ABD'nin yaptığı, sahte bir demokrasi ve sahte insan haklarıdır, ama ABD'nin gerçek zorbalık ve gerçek hegemonya şeklindeki çirkinliği ortaya koyuluyor, ABD'nin diğer ülkelere keyfice yaptırım uygulamak şeklindeki zorbalığını gösteriyor, ABD'nin Xinjiang'daki uyumu ve istikrarı sabote etmek ve Çin'in gelişmesini engellemek için kötü niyetine ışık tutuyor.

Xinjiang'ın, Çin'in Xinjiang'ı olduğunu ve buradaki bütün işlerin Çin'in içişleri olduğunu net ve ciddi bir şekilde ABD'ye bildiriyoruz. Sözde "2020 Yılı Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası" sadece yok hükmündeki birkaç kağıt parçası, Xinjiang'ın refah ve istikrara doğru ilerleyişini rahatsız edemez, Xinjiang halkının dayanışma içinde ileriye attığı adımları engelleyemez, Xinjiang'daki insan haklarının geliştiği ve ilerlediğine dair gerçekleri yok edemez. Xinjiang halkının daha iyi bir hayat peşinde koştuğu yolda, herhangi bir kimsenin engelleme girişimi, bu trendi durduramayacak, Xinjiang'ı kullanarak Çin'i engellemek şeklindeki herhangi bir komplo teorisi gerçekleştirilemeyecek, sonuç olarak zarar eden kendisi olacaktır.

2. Sözde "2020 Yılı Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası"na göre, Xinjiang'da azınlık etnik gruplar için ayrımcı politikalar yürütülüyor, onların vatandaşlık ve politik hakları alınmış, seyahate çıkma, iletişim kurma ve adil yargılanma gibi hakları yokmuş. Gerçekler bu yönde mi?

Cevap: Vatandaşlarımızın özgürlüğü ve iletişim özgürlüğü hukukça korunuyor, bu anayasal bir uygulamamızdır. Yurtdışındaki bazı şahısların "Xinjiang'daki Uygur gibi azınlık etnik grupların yurtdışına çıkmaları yasaklandı ve onların yurtdışındaki akrabalarıyla görüşmelerine izin verilmedi" gibi karalamalar var. Bu tamamen gerçekleri saptırıyor ve tamamen içi boş yalanlardan ibarettir.

Xinjiang'daki Uygurlar dahil olmak üzere, bütün etnik grupların seyahate çıkması ve yurtdışındaki akrabalarıyla iletişim kurması hiçbir zaman yasaklanmadı. Şu an yurtdışında bulunan Xinjiang kökenli yüzbinlerce kişi var. Her bir ülkede yaşamını sürdüren ve kendi işlerini kurmuş durumdalar. Xinjiang halkı, yurtdışındaki akrabalarıyla iletişim kurabilirler, hem telefonda hem de Wechat ve QQ gibi uygulamalarla sesli ve videolu görüşme yapabilirler. Hatta bazı kişiler, yabancı şirketlerle ticaret yapıyor ve çeşitli iletişim araçlarıyla iş görüşmeleri gerçekleştiriyorlar. Tekrar vurgulamak istiyorum, Xinjiang'daki herhangi biri, hangi etnik gruptan olursa olsun, yasaları ihlali eden bir davranışta bulunmadığı sürece, özgürce yurtdışına çıkabilir. Anayasa hükümlerimize göre, hiçbir kuruluş ya da birey, kamu güvenliği kurumları ya da savcılık makamlarının ulusal güvenlik ya da cezai suçların takibi nedeniyle yasal prosedürlere uygun olarak iletişimi denetlemeleri dışında, vatandaşların iletişimi özgürlüğü ihlal edilemez.

Hukuk devleti olan Çin'de, herkes hukuk önünde eşittir. Kim olursa olsun, hangi etnik gruba dahil olursa olsun, suç işlemiş kişi yasalar tarafından cezalandırılır. Xinjiang Bölgesi'ndeki yargı kurumları, daima gerçeğe ve hukuka dayalı olarak çalışmalarda bulunuyor. Hukuka göre cezanın, şüpheli suç için değil, kanıta dayalı olarak kesilmesi gibi prensipler çerçevesinde, soruşturma, denetleme, yargılama ve infaz gibi prosedürler ile zanlının adil yargılanma hakkı, zanlının ve davalının savunma hakkı korunuyor ve bütün bu süreçlerde zanlının kendi etnik dilini kullanarak duruşmalara katılma hakkı da korunuyor. Aynı zamanda, açık yargılama ilkesi çerçevesinde, yasaların izin vermediği durumlar dışında, tüm davalar kamuya açık bir şekilde tertip ediliyor. ABD'nin sözde "etnik azınlıkların adil yargılanma haklarından mahrum bırakıldığı" iddialarının hiçbir dayanağı yoktur.

3. "2020 yılı Uygur İnsan Hakları Yasası"nda, 2014 yılında Xinjiang'da şiddet ve terörist faaliyetlere karşı özel bir operasyon başlattığını ve söz konusu operasyonun terörizm ile mücadele bahanesiyle, etnik gruplara baskı yapıldığını vurguladı. Bu konuda yorumunuz ne yöndedir?

Cevap: 1990'lardan bu yana, özellikle ABD'deki "11 Eylül" olayından sonra, uluslararası durumdaki değişikliklerden ve küresel terörizm ve aşırıcılığın yayılmasının etkisiyle, Çin'in içindeki ve dışındaki "üç güç" etnik ve din kisvesi altında, Xinjiang'da aşırıcılık düşünceleri yayarak, binlerce terör olayını kurgulayıp uyguladı, çok sayıda masum insan ve yüzlerce polis hayatını kaybetmelerine neden oldu. Verdiği maddi hasar kaybı tahmin dahi edilemez. Yaşanan bu tüyler ürpertici şiddet ve terör olayları, Xinjiang'da yaşayan tüm etnik gruplar üzerinde derin yaralar bıraktı.

Bahsi geçen ciddi ve karışık durumlar yaşanırken, tüm etnik grupların şiddet ve terörle mücadelesi konusunda can ve mal güvenliğinin korunması acil çağrısı karşısında, Çin'e ait Xinjiang, "BM Uluslararası Terörle Mücadelesi Stratejisi" kapsamında bir dizi terörle mücadele kararlarını harekete geçirerek, bölge, millet ya da kişinin inancı olarak ayrım yapmadan, insan hakları ve kamu güvenliğini tehdit eden, ulusal bütünlüğe zarar veren ve anavatanı bölmeyi amaçlayan şiddet ve terör eylemleri ile kararlı bir şekilde mücadele etti. 2014 yılından bu yana, 1588 şiddet ve terör örgütü etkisiz hale getirildi, 12995 terörist tutuklandı, 2052 patlayıcı madde ele geçirildi, sık sık gerçekleşen çok sayıdaki şiddet ve terörist faaliyetlerin ivmesi etkin bir şekilde azaltılmış oldu. Bölgede bulunan farklı etnik grupların yaşam, sağlık ve kalkınma gibi temel hakları bu sayede korunmuş oldu. Adaletin, kötülüğe yönelik mücadelesi, Xinjiang'daki tüm etnik gruplar tarafından içtenlikle olumlu karşılandı. Ayrıca, bu durum, uluslararası toplumdan destek ve olumlu değerlendirme aldı.

Ancak, ABD uzun zamandır terörle mücadele konusunda "çifte standart" uyguluyor. ABD perspektifinde, şiddet ve terör olayları, eğer ABD'de yaşanıyosa, korkunç ve kötüdür, fakat aynı durum Xinjiang'a yönelik ise, bu şiddet ve terör olaylarına "ulusal kurtuluş hareketi" olarak nitelendirilir, hatta terör olaylarını gerçekleştirenlerde "demokrasi koruyucuları" olarak kabul görür.

Örneğin, 23 Nisan 2013'te Kaşgar Bölgesi, Bachu İlçesi, Selibuya Kasabasındaki "23 Nisan" terör olayı 15 can kaybına ve 1 ağır yaralanmaya neden oldu. 28 Ekim 2013 tarihinde, Pekin Jinshui Köprüsü'ndeki "28 Ekim" terör olayı da, 1 yabancı turist dahil 2 kişinin hayatını kaybetmesine ve 40'tan fazla kişinin yaralanmasına sebep oldu.

Bu tür terör olayları konusunda, ABD, Çin'in şiddetli terör olayı tanımını reddetti, olayların terörizm doğasını gizleyerek, doğru ile yanlışı karıştırmak adına belirsiz bir dil kullandı. Fakat aynı yıl Boston'da yaşanan patlama sonrasında, bunun bir terör olayı olduğunu hemen ilan etti. ABD'nin bu sözde "yasayı" onaylaması, "üç güçe" can suyu ve teşvik edici unsur olarak görülse de, aslında ABD onları yem için kullanarak, Çin'in gelişmesini engellemek ve Xinjiang'ın istikrarını bozmak üzerinedir. Çin'den ABD'ye bir tavsiyemiz olacak, ateşle oynayan kendini de yakar, bela isteyen bela bulur. ABD alevi karıştırmaya devam edecekse, bu durumun acı sorumluluğunu kendisinin ödemesi gerekecektir.

4. "2020 Yılı Uygur İnsan Hakları Yasası" na göre, Xinjiang mesleki eğitim merkezleri "toplama kampı" olarak adlandırılıyor, başta Uygurlar olmak üzere 1 milyondan fazla farklı azınlık grubun orada tutuklu bulunduğu söyleniyor. Bu konudaki fikriniz nedir?

Cevap: Xinjiang'da yasaları temel alan eğitim ve öğretim merkezleri kuruldu, bunun ABD'deki "Islah Merkezi", İngiltere'de DDP (Dönüşme ve Ayırma Programı), Fransa'daki "Aşırıcılık Karşıtı Merkez"lerden bir farkı yoktu. Bu merkezler, aşırıcılığı gidermek, terörist faaliyetlerin artmasının önlenmesi gibi amaçlar karşılanıyor, ve terörle mücadelede yararlı girişim ve olumlu önlemlerden biridir.

Xinjiang mesleki eğitim merkezleri, titiz bir şekilde Çin anayasası ve yasalarında yer alan insan haklarını koruma temel ilkelerini gözetir. Öğrencilerin kişisel saygınlığının ihlal edilmediğini tam olarak garanti eder, öğrencilere yönelik her türlü hakaret ya da zorbalığı yasaklar. Öğrencilerin kişisel özgürlüklerini tam olarak garanti eder ve uygular. Öğrenciler yatılı olarak eğitim alır, işi olduğunda izin alabilir, evine gidebilir. Öğrenciler kendi etnik azınlık dilini kullanma hakkına sahiptir. Tüm kural, düzenleme, müfredet ve yemek tariflerinde ulusal dil ve azınlıklara ait diller kullanılır. Farklı azınlıklardan öğrencilerin gelenek ve alışkanlıklarına saygı göstererek özenle hazırlanan ücretsiz, besleyici ve helal yemekler sunulur. Öğrencilerin dini inanç özgürlüğü de aynı şekilde korunur. Öğrenciler eve döndükten sonra, kendi kararı ile dini faaliyetlere katılabilir. Mesleki eğitim merkezlerinde yaşam için gerekli alt yapı sağlanmıştır. Yurtlarda radyo, TV ve klima bulunur. Ayrıca içinde bulunan sağlık merkezleri ile, öğrencilere sağlık hizmeti de verilir. Basketbol, voleybol, masa tenisi gibi spor alanları; okuma odası, bilgisayar odası, projeksiyon odası gibi kültürel alanlar da mevcuttur. Küçük oditoryum ve açık hava sahneleri gibi kültürel performans mekanlarının yanı sıra, geleneksel dans gösterileri ve spor müsabakaları da düzenlenir. En büyük ölçüde öğrencilerin eğitim, yaşam ve eğlence gibi ihtiyaçlarını karşılar. Dünya bu tarzda bir "toplam kampı" olabilir mi? Gerçekten gülünç bir iddia!

ABD'nin topa tuttuğu mesleki eğitim merkezlerinin "kamplardan" oluştuğunu iddia eden içi boş yalanları, uluslararası toplumdaki mantıkla hareket eden kişilerce ortaya çıkarıldı. Bu merkezleri ziyaret eden gazeteciler, doğru ve objektif birçok haber yaptı. Örneğin, 2019 Ocak ayında Türk bir gazeteci, "Batı medyasında mesleki eğitim merkezleri hakkında daima olumsuz haber yapılıyor. Bazılarına göre "kamp" kurulduğu iddia ediliyor ve insanlar burada zulüm görüyor. Ben de bu düşünce ile buraya gelmiştim. Fakat bu bölgede bulunduktan sonra, önyargımın esiri olduğumu gördüm. Benim gördüğüm bir eğitim merkezi, öğrenciler bir taraftan eğitim alıyor, diğer tarafta da erdemli insana yakışır bir şekilde kendilerini yetiştiriyorlar. Benim gördüğüm eğitim merkezinin atmosferi oldukça iyiydi ve insanları tekrar topluma kavuşturuyordu."

ABD'nin sözde "yasa"sında yer alan, 1 milyondan fazla Uygur halkı, bu merkezlerde tutuklu bulunuyor iddiası, baştan sona bir yalandan ibaret. İlgili haberlere göre, bu korkunç rivayet ilk olarak, ABD hükümetinin desteklediği STK "Çin İnsan Hakları Savunması (CHRD) tarafından ortaya atıldı. Söz konusu STK, sadece 8 Uygur ile yaptığı röportajdaki tahminlere göre, "Xinjiang bölgesindeki 20 milyon nüfusun %10 oranında kamplarda tutuklu bulunduğu" gibi son derece saçma bir sonuca ulaştı. Bu kadar basite inmiş bir uydurma haber ile Xinjiang'ın mesleki eğitim çalışmalarına saldırmak, bazı ABD'li siyasi kişilerin mantığının ne kadar saçma bir noktada olduğunu yeterince gözler önüne serdi. ABD'nin onayladığı sözde "yasa"nın bir alt çizgisi, mantığı, kanıtı olmadığını ve hata ve yalanlar ile dolu olduğunu bizlere gösterdi.

5. Soru: "2020 yılı Uygur İnsan Hakları Yasası" mesleki eğitim ve öğretim merkezlerinin koşullarının kötü, tıbbi tesislerin de eksik olduğunu, öğrencilerin zorla siyasal eğitim ve işkence gördüğünü, din, kültür ve dil özgürlüğü hakkından mahrum kaldığını belirtti. Bazı mezunlara bu ifadelerle ilgili düşünceleri sorabilir miyiz?

Cevap: Mezunlara kendi yaşadıklarını ve oradaki yaklaşımları birinci ağızdan paylaşmak amacıyla, Kaşgar Mesleki Eğitim ve Öğretim Merkezinden mezun olan Muradil Muhtarve Aksu Mesleki Eğitim ve Öğretim Merkezinden mezun olan Mirzat Talat'ı davet ettik.

Kaşgar Mesleki Eğitim Merkezinden mezun olan öğrenci: Benim adım Muradil Muhtar. Kaşgar Mesleki Eğitim Merkezinden mezun oldum. Şu an bir toptan endüstriyel ürünler mağazasında satıcılık yapıyorum. Bir mezun olarak bu konuda söz sahibi benim. Mesleki Eğitim Merkezi'ne ilk girdiğimde binalar, çiçekler, çimen, geniş ve aydınlık sınıflar gördüm. Her sınıfta multimedya öğretim cihazları montaj edilmiş olması, çalışmalarımıza kolaylık getirirdi. Yurdumuzda televizyon, vantilatör ve banyo var, yaşam koşulları kendi evimizden daha iyiydi.

Orada haftanın beş günü (Pazartesi-Cuma) her gün 6 dersimiz vardı. Standar Çince, hukuk, mesleki beceri ve anti-aşırıcılık ile ilgili derslerimiz vardı. Her daim ailemiz ve arkadaşlarımız ile iletişim halindeydik. Cumartesi-Pazar günleri ya da milli bayramlarda dinliyorduk. Her hafta eve döndüğümüzde, normal zamanlardaki camideki dini faaliyetlere katılabiliyorduk. Ders dışı faaliyetler bakımından oldukça zengin olan bu okulda kütüphane, eğlence ya da ilgi alanına göre sınıflar da bulunuyordu. Hocalarımız bizimle dans ediyor, şarkı söylüyordu. Basketbol, voleybol ya da sanatsal aktivitelerimizi sıklıkla düzenlerdik. Ayrıca sağlık merkezinde 24 saat bulunan doktorumuz vardı, başımız ağrırsa, nezle olursak ya da rahatsız hissedersek, hemen yardımcı olur tedavi ediyorlardı. Okul aynı zamanda gelenek ve göreneklerimize saygı duyuyordu, yemekhane her gün ücretsiz, birbirinden farklı ve besleyici helal yemek sağlıyordu. Bırakın işkenceyi, okulda fiziksel hiçbir ceza yoktu. Öğretmenlerimiz bize ailesi gibi davrandı. Hastalandığımızda bizimle birebir ilgilenir, doğum günlerinde pasta hazırlar, bizlere iyi dileklerini iletirlerdi.

Dürüst olmak gerekirse, mesleki eğitim merkezi şimdiye kadar bulunduğum en iyi okul. Orada çok şey öğrendim, bana çok şey kattı. Öğretmenlerin bana olan sevgisi beni çok duygulandırdı. Eğer bu merkeze gitmeseydim, nasıl bir kişi olurdum bilmiyorum. Beni uçurumun kıyısından geri çeken, eğiten ve ailem ile beni kurtaran bu eğitim merkeziydi. Amerika, lütfen artık boş konuşma!

Aksu Mesleki Eğitim Merkezinden mezun olan öğrenci: Benim adım Mirzat Talat, Aksu Mesleki Eğitim Merkezi'nden mezun oldum. Bana göre bu eğitim merkezi yatılı bir okuldu. Oradaki insani yönetim bizi evde gibi hissettirirdi. Öğrencilerin kişisel özgürlüğü hiçbir zaman kısıtlanmadı. Hafta sonları, tatillerde ve bayramlarda ailemizle bir araya gelmek için eve dönebiliyorduk. Genelde ailemize telefon edebiliyor, kişisel işlerimiz varsa her zaman izin alıyorduk. Hatta bir sınıf arkadaşım, evleneceği zaman okul ona 15 günlük evlilik izni verdi ve bizler de onun mutluluğuna katılmış olduk.

Okulda, standart Çince öğrendik ve kendi etnik dilimizi de özgürce kullandık. Uygurca kitaplar vardı, Uygur şarkıları, dansları, el sanatları gibi dersler de vardı. Dans etme, şarkı söyleme, televizyon ya da film izlemede serbesttik. Okulda şarkı ya da dans derslerine katılan birçok sınıf arkadaşım, sanatsal yetenek edindi ve mezun olduktan sonra, seyahat acenteleri ya da sanat içerikli kurumlarda iş sahibi oldular. Yine bazı sınıf arkadaşlarım, müzik aleti yapımı, etnik resim, nakış ve ahşap oymacılığı gibi Uygurlara ait geleneksel becerileri edindiler. Mezuniyet sonrasında da kendi işlerini kurup, atölyeler açtılar ve mutlu oldukları yaşamın içinde yer alıyorlar.

Eğitimimiz boyunca, dini inancımız yasaya dayalı korundu. Öğretmenler, buranın bir okul olduğunu ve dini faaliyetlere izin verilmediğini söylerdi. Fakat tatillerde namaz kılmak ya da camiye gidip "Kuran-ı Kerim" dinlemek bizim özgürlüğümüzdeydi. Kimse bu konuda bize müdahale etmedi. Din, kültür ve dil konusunda özgürlükten ve haklarımızdan mahrum kaldığımız iddiaları saçmalık, bunu herkese açıkça anlatmak isterim. Söylentilere aldanmak yerine, dünyanın dört bir yanından dostlarımızı Xinjiang'a dolaşmaya, bizimle sohbet etmeye, gerçek durumu yerine öğrenmeler için davet ediyorum.

6. Soru: "2020 yılı Uygur İnsan Hakları Yasası", Xinjiang'ın etnik azınlıklara dini inanç ve dini özgürlük ihlalleri olduğunu iddia etti. Bu konudaki yorumunuz nedir?

Cevap: ABD'nin sözde "yasası", Xinjiang'ın dini meseleleri, yasaya göre düzenleme önlemlerini "Müslüman kitlelerin dini inançlarına ilişkin kısıtlamalar ve zulüm" olarak tanımlaması iftiradır ve art niyetlidir. Xinjiang'daki tüm etnik gruplardan insanların inanç özgürlükleri koruma altındadır. Bir vatandaş herhangi bir dine inanmayı ya da inanmamayı kendi tercih eder. Dini alışkanlıklara uygun olarak dini mekanlarda ve kendi evlerinde vatandaşlar tarafından gerçekleştirilen tüm normal dini faaliyetler yasalarla korunmaktadır. Xinjiang'da hiçbir vatandaş meşru dini inançlarından dolayı cezalandırılmamıştır.

Yine ABD'nin sözde "yasası" Xinjiang'ın etnik azınlıklarının inanç kısıtlaması ve dini özgürlük ihlalleri olduğunu söylüyor. Bu konuda sormak isterim; "Kuran-ı Kerim ve Sahih-i Buhari" olmak üzere dini klasikler ve dini kitaplar, standart Çince, Uygurca, Kazakça ve Kırgızca olmak üzere dört dilde yayınlanmasının, inanların dini bilgilere erişimini korumak mı yoksa dini ortadan kaldırmak mı? 1996'dan bu yana Çin hükümetinin, Müslüman halkın Hac ibadetini yerine getirebilmesi için, Mekke'ye özel uçuş seferleri organize etmesi vatandaşların dini inanç haklarını koruması mı yoksa dini özgürlükten mahrum bırakılmasının sonucu mu?

Müslümanların temel insan haklarını korumak açısından, uluslararası toplum kimin iyi, kimin kötü yaptığını görebilir. ABD'nin İslam'a karşı hoşgörüsüzlüğü, özellikle İslam'a ve Müslümanlara karşı açık bir şekilde ayrımcılık yapan ve "Sınırlı Müslüman Yasağı" politikası ile uluslararası toplumda şok etkisi yarattı. ABD'de Müslümanlara karşı ayrımcılık politikası giderek daha da kötü bir hal alıyor. 2018'deki ara seçimlerde, adayların üçte birinden fazlası, "Müslümanların doğuştan şiddet eğilimi olduğunu ve tehdit içerdiğini" dile getirdi. Adaylardan diğer üçte birlik kısmı ise, " Müslümanların temel hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılması ve İslam'ın bir din olmadığı" çağrısında bulundular. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyinin (CAIR) raporuna göre, 2017 yılında ABD'deki Müslüman karşıtı olayların üçte birinden fazlasının federal hükümet tarafından teşvik edildiği" bildiriliyor. Pew Araştırma Merkezi'ne göre, görüşülenlerin %82'si Müslümanların ABD'de ayrımcılığa uğradığına inanıyor. Bazı ABD'li politikacılara sorum şu: "Kötü şöhrete sahip dini sorunlarınız varken, Xinjiang'a iftira atmak için hangi gerekçeleri savunuyorsunuz?"

Utanç verici!

7. Soru: Yabancı haber kaynakları Xinjiang'daki camilerin zorla yıkıldığını belirtmektedir. Bunun gerçek olup olmadığını açıklayabilir misiniz?

Cevap: Xinjiang'daki camilerin zorla yıkılması gibi sözde söylemler kesinlikle asılsızdır. Xinjiang, dini inanca sahip şahısların yasalara uygun olarak dini ibadetlerini yerine getirmelerini garanti etmekte ve bu yönde camilerin korunması ve yenilenmesine büyük önem vermektedir. Xingjiang'da 1980'lerde ve 1990'larda ve hatta daha öncesinde çok sayıda cami inşa edilmiştir. Kentleşme ve kırsal alanların inşa çalışmaları ile eş zamanlı olarak imar modernizasyonu ve kırsal alan inşaat vb. projeler çerçevesinde, yerel dini kitlelerin taleplerini karşılayacak şekilde, Xinjiang yerel yönetimleri eski ve perişan hatta tehlikeli durumdaki camilerin düzenlenmesine ilişkin yeniden yapılandırma çalışmalarında bulunarak yeniden konumlandırılmalarını ve genişletilmelerini sağladı. Dini kitlelerin ibadetlerini gerçekleştirmesi yönünde sağlanan kolaylıklar ilgili kitleler tarafından büyük memnuniyetle karşılanmaktadır.

Son zamanlarda, yabancı basında Xinjiang'ın Kaşgar vilayetinin Yecheng ilçesindeki Jami Camisi ve Hotan vilayetinin Yutian ilçesindeki Id Kah Camisinin yıkıldığı söylemleri mevcut. Ancak gerçek tam tersidir. Yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip olan her iki cami de yıkılmamış ve aksine iyi bir şekilde korunmuşlardır. Eylül 2018'de, Jami Cami'sinin ana binası ve kulesi ilgili birimler tarafından D seviyesi harap bina kategorisinde değerlendirildi. İnanan kitlelerin can ve mal güvenliklerini korumak amaçlarıyla Yecheng İlçe Diyanet İşleri Başkanlığı'nın onayını takiben, caminin ana binası ve kulesi Şubat 2019'da yeniden inşa edildi. Yeniden yapılanmasının tamamlanmasının ardından cami 6 Mart'ta kullanıma açıldı. Yutian ilçesindeki İd Kah Camisi de iyi bir şekilde korunmaktadır ve ayrıca Danıştay tarafından Ulusal Düzeyde Korunan Kültürel Alan Birimi olarak listelenmiştir. Bu söylentileri çıkaranlara sormak istiyorum: "Palyaço gibi davranarak komik ve sahte hikayeler uyduruyorsunuz. Bunun çok komik olduğunu düşünmüyor musunuz?"

8. Soru: ABD'deki "2020 Uygur İnsan Hakları Yasası" nda Xinjiang'da etnik azınlıkların zorunlu çalıştırıldığı suçlamasında bulunulmuştur. Bu durum doğru mudur?

Cevap: "Xinjiang'daki etnik azınlıklar için zorla çalıştırma" suçlamasının tamamen Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Batılı ülkelerdeki birtakım ajanslar ve ekipleri ve Çin karşıtı bir grup güç tarafından çıkarılan gerçek dışı bir söylenti olduğunu ve gerçeklere dayanmadığını birçok kez belirtmiştik.

Bildiğiniz gibi Xinjiang, Çin'in kuzeybatı sınır bölgesinde bulunan nispeten az gelişmiş bir bölgedir ve Güney Xinjiang'daki dört vilayet, ülke tarafından ciddi ölçüde yoksullaşmış bölgeler olarak kabul edilmektedir. Yoksulluğun azaltılması konusundaki deneyimlerimize dayanarak, istihdamın burada yoksulluk sorununu çözmenin en etkili yolu olduğunu düşünüyoruz. Kişinin istikrarlı bir iş bulması durumunda tüm ailenin yoksulluğunun giderilmesi mümkündür. Son birkaç yıl içinde, çeşitli etnik grupların yoksulluktan etkilenen nüfusunun nitelikli ve tam istihdamla çalışmak kaydıyla iş bulmaları ve iyi bir yaşam standartına ulaşmaları yönünde yardımcı olmak amaçlarıyla Xinjiang'da istihdamı teşvik etmek için kapsamlı ve öncelikli bir politika yürütülmektedir.

Uygulama Kapsamı: İlk olarak, endüstriyel yapıyı optimize etmek ve birden fazla kanal aracılığıyla istihdamı teşvik etmek. "Kuşak Yol" inşasının fırsatlarına sıkı sıkıya bağlı olarak çeşitlendirilmiş sanayi sistemini geliştirdik. Bir yandan gelişmiş üretim ve stratejik yükselen endüstriler kapsamında sermaye, teknoloji ve bilgi açısından yoğun endüstri geliştirmeyi vurguladık öte yandan tekstil ve hazır giyim, turizm ve catering, tüketici elektroniği, ayakkabı, şapka, oyuncak, peruk ve çanta üretimleri olduğu kadar e-ticaret, kültürel yaratıcılık, küresel turizm, yaşlılık sağlık hizmetleri gibi endüstrilerde istihdam ölçeğinin genişletilmesi üzerinde durduk.

İkinci olarak, belirli gruplara odaklanılmış ve istikrarlı istihdama teşvik gerçekleştirilmiştir. Üniversite mezunlarına yönelik, gençlerin temelden eğitim anlayışıyla işe alınmalarını rehberlik ve teşvik etmek amacıyla "Temelden Başlamak", "Eğitim, Tarım ve Tıbbi Destekler ve Yoksullukla Mücadele Yardım Planı" ve "Gençlik İstihdamını Teşvik Programı" gibi programlar sunulmaktadır. İşletme kurma veya serbest meslek icra etme, kırsal alanlardaki kapasite fazlası işgücü istihdamı yaratma, yerel gerçekler doğrultusunda köy atölyeleri ve yoksulluğu azaltma amaçlarıyla fabrikalar kurma yöntemleri ile yerel ve çevre istihdam teşvik edilmektedir. Köy işgücü işbirliği örgütlerine daha fazla istihdam yaratmak için özel destek verilmektedir. Sanayi bölgeleri istikrarlı işler sağlama yönünde teşvik edilmekte olup yine aynı şekilde turizm sektöründeki gelişmelerin sağlanmasıyla da istihdam teşvik edilmektedir.

Dört Güney Xinjiang vilayetinde yoksulluk sınırı altındaki yirmi iki ilçenin istihdam tanıtımına özel olarak odaklanıldı ve üç yıllık bir program başarıyla hayata geçirildi. 2018'den Nisan 2020'ye kadar olan tarih aralığında yoksulluk sınırı altındaki kayıtlı ailelerden toplam 195.000 emekçi, transfer edilen istihdam programları aracılığıyla iş buldu. Kaşgar ve Hotan vilayetlerinde, üç yıllık ekstra işgücü yardım programı 2017-2019 yılları arasında 135.000 kişinin farklı yerlerde istihdam edilmesine yardımcı oldu. istihdama yardımcı olmak için hedeflenmiş tedbirler alındı. 2014 yılından bu yana kasaba ve şehir nüfusundan 334.300 işsiz kişiye iş bulma konusunda yardım sağlandı ve sıfır istihdamı olan ailelerin istihdam taleplerine yirmi dört saat içinde yerel görevliler tarafından cevap verildi ve talepleri karşılandı.

Üçüncü olarak, yenilikçi girişimcilik yoluyla istihdam yaratmak amacıyla serbest meslek ortamının iyileştirilmesi sağlandı. Destekleme, ödenekler, vergi indirim ve muafiyetleri, indirgenmiş piyasa erişim eşiği, vb. politikalar istekli ve standartları karşılayabilen girişimciler için sağlandı. Girişimcilere daha fazla tercihli platform ve eşit hizmetler sunmak ve yenilikçi girişimcilik gelişimi için elverişli bir ortam yaratmak suretiyle pazar odaklı, profesyonel, entegre ve ağ tabanlı girişimcilik kümelerinin geliştirilmesine yönelik çabalar hızlandırılmıştır.

Dördüncü olarak, istihdam becerileri eğitimini kapsamlı bir şekilde yürütmek için piyasa odaklı yaklaşıma bağlı kalmak anlayışı benimsendi. Meslek yüksekokulları, orta düzey teknik ve meslek okulları, teknik okullar, istihdam eğitim merkezleri ve şirkete bağlı personel eğitim merkezleri ve diğer mesleki eğitim formları geliştirerek çok yönlü ve çok düzeyli bir mesleki eğitim sistemi kurduk. İşgücü piyasası taleplerine dayanarak, kentsel ve kırsal alandaki artan işgücü nüfusuna yönelik genel niteliklerini artırma amaçlı kapsamlı kurslar düzenledik. Kursların çoğu, işverenlerin ihtiyaçları doğrultusunda veya belirli görevler için vasıflı işçilerin istihdam yeteneğini geliştirmek ve onlar için istikrarlı işler sağlamak üzere özel olarak tasarlanmıştır.

Beşinci olarak, istihdamı teşvik etmek ve daha iyi kamu hizmeti sağlamak için destekleyici tedbirlerin geliştirilmesi sağlandı. Politika danışmanlığı, işsizlik ve istihdam kaydı, iş fırsatlarının tanıtılması, istihdam rehberliği, beceri eğitimi ve serbest meslek yardımı gibi temel kamu istihdam hizmetleri sürekli geliştirilmektedir. Kamu istihdam hizmeti için sistematik standartlar getirilmiş ve kamu istihdam hizmet sistemi reformu derinleştirilmiştir. Bölgesel, kaymakamlık, il, ilçe ve köy düzeyinde kamu organlarında kurulmuş özel istihdam büroları ile kurulan beş seviyeli bir kamu hizmeti ağı sağlanmıştır. 2019 yılı sonu itibarıyla, Sincan'da ilçe seviyesinin üzerinde 104 insan kaynakları merkezi ve toplam 20 milyondan fazla erkek nüfus için çeşitli istihdam hizmetleri sunan 8.668 taban iş sigorta acentesi ve istasyonu mevcuttur.

Bir dizi istihdam geliştirme politikasının hayata geçirilmesiyle, Xinjiang'da, özellikle bölgenin güney kesimindeki insanların üretim, yaşam ve maneviyatlarında büyük değişimler gözlemlenmiştir. Bugün, hanehalkı bütçeleri daha yeterli, insanların yüzlerindeki gülücükler daha fazla ve daha iyi motivasyonla giderek daha iyi bir hayat standardı sürmekteler. Bölge genelinde, her aile için yoksulluktan kurtulmanın bir yolu olduğu ve herkesin yapacak işi olup bu işi yaparak her ay gelir elde ettiği harika bir tablo görülmektedir.

Burada, çeşitli etnik gruplardan insanlara yardım edilmesinin "zorla çalıştırma" anlayışından tamamen farklı olduğunu belirtmek gerekir. BM Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından çıkarılan Zorunlu Çalışma Sözleşmesinin hükümlerinde belirtildiği üzere, zorunlu çalışma, tanımı gereği, herhangi bir ceza tehdidi altında insanların kendi iradelerine karşı yapmak zorunda kaldıkları herhangi bir iş veya hizmettir. Bununla birlikte, Xinjiang'da emekçilerin iradesi, istihdam politikası oluşturma, iş ilanları oluşturma ve istihdam eğitimi ve hizmetleri sağlama temelini oluşturmaktadır. Tüm etnik gruplardan emekçiler, kişisel özgürlükleri üzerinde hiçbir kısıtlama olmaksızın, tamamen kendi iradelerine bağlı olarak iş seçme hakkına sahiptirler.

Bu arada Xinjiang, etnik köken, cinsiyet veya dini inançlarına bakılmaksızın tüm çalışanların ayrımcılığa karşı haklarını korumasına büyük önem göstermiştir. Eşitlik ve gönüllülük temelinde, iş sözleşmeleri imzalanır ve işverenleriyle yasalara uygun olarak iş ilişkisi kurulur ve yaşlılık ödeneği, sağlık sigortası, işsizlik sigortası, işle ilgili yaralanma sigortası ve analık sigortası dahil olmak üzere sosyal sigortalardan yararlanılır. Emekçilerin ücretleri, çalıştıkları yerin asgari ücret standardından düşük olamaz. Emekçilerin etnik gelenek ve alışkanlıkları, dini inanç özgürlükleri, kendi konuşma ve yazı dillerini kullanma haklarına herhangi bir kurum/kuruluşun veya bireyin müdahalesi olmadan tamamen saygı duyulur ve garanti edilir. İşverenler bazı azınlık çalışanları için helal gıda sağlar ve tüm etnik grupların çalışanları iletişim için bağımsız olarak herhangi bir dili kullanmada özgürdürler.

Xinjiang'ın istihdam sorununu çözmek için tüm etnik gruplardan insanlara yardımcı olmak için aldığı önlemler Çin'in Anayasası, yasa ve yönetmelikleri ile Uluslararası Çalışma Örgütü Şartı'nın temel ruhuna ve diğer ilgili uluslararası sözleşmelere uygundur. İnsanlarına fayda sağlamak, halkının isteklerini karşılamak ve onların desteğini kazanmak amacı taşır.

Bununla birlikte, ABD'nin "Yasası", Xinjiang'ın etnik azınlıklarına istikrarlı bir istihdam elde edilmesi, yoksulluğun azaltması ve gelirleri "zorunlu çalışma" olarak artırması çabalarını kasten bozmaktadır. Amaç, etnik azınlık emekçilerini çalışma haklarından mahrum etmek ve Çinli yatırımcıları baskı altına almak ve yabancı yatırımcıların güvenini azaltmak, sonuç olarak da Xinjiang'ın kalkınmasını engelleme planını gerçekleştirmektir.

ABD'nin insan hakları kayıtlarına bakıldığında, siyahi köle ve Çinli işçi kaçakçılığı ve tarihte yerli Hintlileri ezmek için kötü bilinen birçok cezai eylem uygulandığı görülmektedir. Özellikle, Danıştay tarafından yayınlanan yıllık İnsan Ticareti Raporunda, ABD'nin dünyadaki insan ticareti için kaynak, hedef ve transit ülke olduğu ve hatta bazı Amerikalı yetkililerin dahi insan ticareti ve zorla çalıştırmaya katıldığı kabul edilmektedir.

Dolayısıyla ABD'nin "zorla çalıştırma" usulünü uygulayan bir ülke olduğu görülebilir. Bu vesileyle, ABD'yi "hırsız hırsızı yakalamak için bağırır" hilesinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki insanların adil yargıları vardır ve nihayetinde gerçekler yalanlarla sonsuza dek örtülmeyecektir.

9. ABD'nin uzun zamandır Xinjiang'daki insan hakları konuları üzerine kesintisiz saldırgan bir tutum takındığını fark ettik. Bu sefer Xinjiang'ı "ciddi insan hakları ihlalleri" ile alakalı yasa tasarısı ile suçluyorlar. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Xinjiang'ın insan hakları alanında sürekli gelişmesi ve ilerleyişi tüm dünyada nettir. Xinjiang'daki tüm etnik gruplar dahil olmak üzere halkın yaşam standardı her geçen yıl iyileşmektedir. 2019 yılında kentsel ve kırsal bölge sakinlerinin kişi başına harcanabilir geliri sırasıyla 34 bin 664 yuan ve 13 bin 122 yuan'a ulaşmıştır. 2014 yılından 2019 yılının sonuna kadar bölgedeki toplam 737 bin aile, yani 2 milyon 923 bin 200 kişi yoksulluktan kurtuldu ve yoksulluk oranı 2013 sonundaki %19,4'ten %1,24'e düştü. 2020 yılı sonuna kadar Xinjiang'ın mevcut yoksulluk sınırının altında yaşayan kırsal bölge sakinleri tüm nüfusa dahil olarak birlikte yoksulluğu ortadan kaldıracak ve kapsamlı müreffeh bir topluma girecektir.

İstihdam ölçeği de genişlemeye devam etmektedir. 2014 yılından bu yana, Xinjiang şehir ve kasabalarında yıllık ortalama yeni istihdam nüfusu 471.200'ü aşarak kayıtlı işsizlik oranı her zaman %4,5'in altında tutulmaktadır. Sıfır istihdam aileleri dinamik dosya üzerinde kayıtlıdır ve onlara yirmi dört saat içinde en az bir iş sağlamak için yardım sağlanmaktadır. Tüm kırsal bölgede, özellikle güney Xinjiang'ın kırsal bölgelerinde, çalışma kabiliyetine sahip olan her aileden en az bir kişi istihdam edilerek hanelerin gelir artışı ve daha iyi bir yaşam sürmesi amacı gerçekleştirilmektedir.

Tüm bölgede dokuz yıllık zorunlu eğitim programı mevcut olup güney Xinjiang'da bu uygulama on beş yıllık ücretsiz eğitim süreci şeklinde uygulanmaktadır. Kentsel ve kırsal bölge sakinleri kişisel kaza sigortası ve ağır hastalık sigortasına sahiptir. Tüm etnik grup halkları her yıl ücretsiz tıbbi muayenelerden yararlanmakta ve sosyal sigorta katılım oranı %95'in üzerine ulaşmaktadır.

Özellikle COVID-19 ile mücadelede, Xinjiang'da belirleyici tedbirler alınarak salgının yayılması etkili bir şekilde durduruldu ve bölgedeki tüm etnik grup halkının sağlık ve güvenliği maksimum düzeyde garanti edildi. Şimdiye kadar, toplam 76 teyit edilmiş vaka rapor edildi ve 120 gün boyunca yeni vakaya rastlanmadı.

Bugünkü Xinjiang, tarihin en iyi refah ve kalkınma dönemindedir. Tüm etnik grup halkları barış ve memnuniyet içinde yaşıyorlar ve çalışıyorlar, yaşam ve kalkınmanın tüm temel haklarından yararlanıyorlar. Ancak, tüm bunlara rağmen ısrarcı ön yargıları ve seçici körlüklere sahip bazı ABD politikacılarının gerçekleri ve doğruları göz ardı etme çabaları insan hakları konusundaki ikiyüzlülüğün açıkça ortaya koyulmasına neden oluyor.

Aslında insan haklarını en fazla ihlal eden ülke ABD'dir. ABD dünyada "Önce Amerikan" tek taraflı politikasını titizlikle uygulayarak diğer ülkelerin iç işlerine şiddetle müdahale etmekte, her yerde kuvvet gücünü kullanmakta, insan hakları ve terörle mücadele bahanesiyle Afganistan, Irak, Suriye ve diğer yerlerde savaş başlatıp milyonlarca masum sivilin yaralanmasına ve çok sayıda mültecinin yerinden edilmesine neden olmaktadır; diğer ülkelerde kargaşa yaratmak amacıyla İran'daki "Halkın Mücahitleri Örgütü"nün bölücü ve terörist faaliyetlerini desteklemekte ve yabancı devlet adamlarının ve ilgili kurum/kuruluşların uzun vadeli geniş ölçekli takiplerini yürütmek için telekulak programı PRISM'i uygulamaktadır. ABD'de Özgürlük Heykeli'nin arkasında büyüyen insan hakları sorunları var: sivil hakların sadece bir isimden ibaret olması, sürekli artan gelir eşitsizliği, çocukları ebeveynlerden ayıran göç politikası, internet gözetiminin yaygınlığı, kötü şöhretli Guantanamo askeri hapishanesi ve artan dini hoşgörüsüzlük sözleri vb.

COVID-19 karşısında, ABD hükümeti salgını durdurmaya odaklanmadı, bunun yerine suçu ve sorumluluğu başkalarına kaydırmak için elinden geleni yaptı ve 2.2 milyondan fazla kişinin enfeksiyona yakalanmasına ve 120 binden fazla masum hayatın ölümüne yol açtı. Mayıs 2020'de, 46 yaşındaki Afroamerikalı George Floyd, Minneapolis'te bir polisin boğazını diziyle sıkması sonucu boğuldu ve bu olay büyük bir protesto yürüyüşüne neden oldu. ABD'de uzun süredir devam eden sistemik ırk ayrımcılığı yara izleri bir kez daha ortaya çıkarıldı. Salgınla mücadele başarısızlığından 120 binden fazla ölüm ve ezici protestolarla yüzleştiğinde, ABD'nin Xinjiang'daki insan hakları durumunu yargılayabileceklerini düşündüren şey nedir?

10. Soru: Son zamanlarda, ABD'li bir sivil toplum kuruluşu olan Küresel Politika Merkezi'nin İnternet Sitesi, Xinjiang'ın, etnik Müslümanları izlemek için yüksek teknoloji kullandığını ve bazı kişilerin yurt dışı web sitelerini incelemede bulunmaları gerekçesiyle mesleki eğitim merkezlerinde tutulduklarını açıkladı. Gerçek durum bu mu?

Cevap: Sosyal yönetişim düzeyini artırmak için modern teknoloji ürünlerini ve büyük veri yöntemlerini kullanmak uluslararası toplumun yaygın bir uygulamasıdır. Xinjiang, sosyal yönetişim düzeyini artırmak, suçları etkili bir şekilde önlemek ve mücadele etmek için yasalara uygun olarak kentsel ve kırsal kamu alanları, ana yollar ve ulaşım merkezleri gibi kamuya açık alanlarda kamera sistemleri kurdu ve bu önlemler sosyal güvenliği verimli bir ölçüde artırdı. Uygulama genellikle tüm etnik grup halkları tarafından desteklenmektedir. Bu uygulama ile alınan önlemin belirli bir etnik gruba yönelik olmadığı, izleme sisteminin belirli bir etnik grubu otomatik olarak tanımlama yapabilme ya da herhangi bir etnik grubu hedef alma özelliklerine sahip olamayacağının altını önemle çizmek gerekir.

Makalenin "bazı insanlar yurt dışı web sitelerine göz atmak için eğitim ve öğretim merkezlerinde tutuluyor" iddiasına gelince, bu tamamen kasıtlı bir "çalma konsepti" dir. Normal şartlarda yurt dışı web sitelerine göz atan hiç kimseye müdahale etmiyoruz. Bununla birlikte, aşırıcılık yanlısı ideolojiden etkilenen bazı insanlar, yurt dışı web sitelerini sıradan ve normal bir şekilde incelemeyi amaçlamazlar; nitekim kişilerin terörizmi ve aşırıcılık yanlısı ses ve videoları yaymak yanında bir kısmının da bu yazılımı yabancı terörist örgüt üyeleriyle gizleme ya da terörist faaliyetlerde bulunma şeklindeki plan teşebbüslerine karşılık elbette yasalara göre gereği yapılacaktır.

Herkesin bildiği üzere, ABD yüksek teknoloji gözetimine çok fazla insan gücü ve kaynak yatırıyor, gerçek bir izleme ülkesi. ABD Başkanı Donald Trump 2017'de 20 ABD havaalanında yüz tarama ekipmanının kurulmasını gerektiren bir yürütme emri imzaladı. ABD istihbarat ve kolluk kuvvetleri araç sürücüsü lisans fotoğraflarını ve Facebook kullanıcı profillerini yüz veri tabanını oluşturmak için kullanıyor ve genellikle veri tabanındaki verilere istedikleri zaman erişebiliyorlar.

Georgetown Üniversitesi tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, ABD'li yetişkinlerin yaklaşık yarısı kolluk kuvvetleri tarafından kullanılan yüz tanıma sistemlerine dahil edilmiş durumda. Dallas Morning News, 6 Aralık 2019'da ABD'nin federal, eyalet ve yerel kolluk kuvvetlerinin sosyal medyayı ve diğer çevrimiçi forumları izlemek için istihbarat paylaşan yalnızca Teksas'ta sekiz gizli gözetim merkezi olduğu haberini yayınladı. ABD Ulusal Denetim Bürosu'nun 4 Haziran 2019 tarihli raporuna göre, FBI Yüz Tanıma Ofisi yasal izin olmadan 641 milyondan fazla fotoğraf içeren bir veri tabanını arayabildi. Snowden'e göre, ABD istihbaratı, Alman Şansölyesi Angela Merkel gibi müttefik liderler arasında bile, dünyanın dört bir yanındaki tüm cep telefonlarını ve internet bilgisayarlarını günde 24 saat izliyor. Dünyayı izleyen ancak buna rağmen Xinjiang'ın insan haklarını ihlal etmek için yüksek teknoloji kullandığını iddia eden ve bunu Çin yüksek teknoloji işletmelerine yaptırım uygulamak için bir bahane olarak kullanan ABD için bu tamamen çirkin bir soyguncu mantığı!

Arkadaşlara tavsiyeler
       Yazdir